Print Friendly Version of this pagePrint Get a PDF version of this webpagePDF

HORASAN’DAN ANADOLU’YA İRFAN GELENEĞİMİZ VE ELVAN ÇELEBİ

Türklerin İslamlaşma sürecinin nasıl ve hangi tarihi süreçlerden geçerek gerçekleştiği meselesi başta tarihçiler olmak üzere sosyal bilimcileri fazlasıyla meşgul eden bir husus ola gelmiştir. Söz konusu bu tarihi süreç bir taraftan başta Moğol istilası olmak üzere çeşitli sebeplerle Batı’ya Ön Asya’ya, Anadolu’ya doğru akan büyük Türk göçü diğer taraftan da kurulan Türk İslam devletleri eliyle yapılan fütuhat eşliğinde sadece Türklerin İslamlaşmasıyla değil söz konusu bu coğrafyanın Türkleşmesi ve İslamlaşmasıyla sonuçlanmıştır. Hatta kurulan Türk İslam medeniyeti Balkanları geçerek Avrupa’nın ortalarına kadar yayılmıştır. Kadim Helen ve Roma medeniyetini temsil eden söz konusu bu coğrafyanın çok hızlı bir şekilde Türk İslam Medeniyetinin merkezi konumuna dönüşmesi meselesine dair nedenler, nasıllar ve sonuçlara dair hususlar da yine üzerinde fazlasıyla düşünülmesi ve araştırılması gereken bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.

İşte bu tarihi değişim ve dönüşüm sürecinde Türkistan, Horasan erenleri diye tabir edilen ve Anadolu’ya geldiklerinde kendilerine Abdalanı Rum da denilen irfan geleneğimizin güçlü temsilcilerinin rolü büyük olmuştur. Zira bu tarihi şahsiyetler sayesinde bütün bir toplum ve coğrafya ilahi bir aşkla ve rahmani bir duruşla yeniden formatlanmıştır. İslam’ın tevhit inancını doğru okuyan ve kalplerine nakşeden bu gönül dostlarının, bütün bir varlığı Allah’a kullukta eşitleyen, yaratılan cümle mahlûkatı yaratanından ötürü seven, ne olursan ol yine de gel diyerek dergahında, gönlünde ve muhabbet sofrasında ona da yer veren büyük medeniyet tasavvuru söz konusu tarihsel dönüşümde hayati bir rol oynamıştır.

İşte bu sempozyum söz konusu süreçleri ve bu süreçlerde etkin bir yer tutan irfan geleneğimizin önde gelen isimlerini, hareketlerini, eylem ve söylemlerini, inanç ve zihin dünyalarını ortaya koydukları dini, sosyal ve kültürel değerleri Elvan Çelebi ve ailesini de işin içine katarak anlamak ve anlamlandırmak amacıyla düzenlenmiştir. 

Elvan Çelebi’nin hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur, doğum tarihi bilinmemekle birlikte büyük bir ihtimalle Kırşehir’de doğduğu düşünülmektedir. XIII. yüzyılın ilk yarısında Moğol istilasından kaçarak Orta Anadolu’ya yerleşen gerek son dönem Anadolu Selçuklu gerekse Osmanlı kuruluş sürecinde sosyal, kültürel ve siyasal etkileri görülen büyük bir Türkmen şeyh ailesine mensuptur. Babası, XIV. yüzyıl Anadolu Türk tasavvuf hayatının önde gelen isimlerinden Âşık Paşa, dedesi Karamanoğulları Beyliği’nin kuruluşunda yer alan Muhlis Paşa, büyük dedesi, 1240 yılında çıkan Babaî İsyanı diye bilinen dini-sosyal hareketin başı olan Baba İlyas-ı Horasânî’dir.

Süleyman (Selman) ve Can adlı iki erkek kardeşi olan Elvan Çelebi, hayatının büyük bir kısmını bugün Çorum - Mecitözü arasında bulunan ve kendi adıyla anılan köyde inşa ettirdiği zaviyesinde geçirmiştir. Mecdî’ye göre buraya babasının Mısır’a gidişinden 726-(1326)’dan hemen sonra gelmiş ve bir daha da hiç ayrılmamıştır. Mustafa Vâzıh b. İsmail  Amâsî,  söz konusu köye Elvan Çelebi’den önce dedesi Muhlis Paşa’nın yerleştiğini söyler. Ona göre Muhlis Paşa, Baba İlyas’ın mezarının bulunduğu Ellez (eski Çat, bugünkü İlyas) köyüne gelerek mezarın üstüne bir türbe yaptırmış, oradan işaret olunan (Elvan Çelebi Köyü’ne) dervişleriyle yerleşerek, evler inşa edip, çiftçilikle meşgul olmuş ve ölünce buraya gömülmüştür. Elvan Çelebi dedesinin izini takip edip, babası Âşık Paşa’nın müsaadesiyle, Kırşehir’den buraya yerleşmiştir. Bundan sonra köy Elvan Çelebi ismi ile anılmaya başlamıştır. Amasya Tarihi müellifi Hüseyin Hüsâmeddin’e göre Elvan Çelebi, köye gelmeden önce bölgenin ismi Tanuk Özü –Tanun’dur. Semavi Eyice’nin Elvan Çelebi Köyü ile ilgili verdiği bilgi ise köyün Bizans döneminde oldukça tanınmış bir şehri olan Eukhaita’nın çok yakınında olmasıdır.

Elvan Çelebi geldiği bu köye cami, zaviye, türbe ve hamam yaptırmıştır. Hüseyin Hüsâmeddin, bu binaların 753 (1352) yılında yaptırıldığını, Eretna Bey’in veziri Alâu’d-Din Ali Şah-ı Rûmî’nin zamanında Elvan Çelebi’ye zengin vakıfların tahsis edildiğini hatta köyün etrafındaki araziyle birlikte kendisine bağışlandığını kaydetmektedir. Elvan Çelebi’nin ölüm tarihi kesin olarak belli değildir. Ancak kendisinin kaleme aldığı yarı menkıbevi nitelikteki otobiyografik eseri Menâkıbu‘l Kudsiyye’nin sonunda bulunan ve eserin bitiş tarihini gösteren beyitteki 760 (1358-59) kaydına bakılarak onun bu tarihten birkaç yıl sonra vefat ettiği söylenebilir. Mezarı Elvan Çelebi köyündeki zaviyesinin içinde yer alan türbede bulunmaktadır. Türbe halk arasında hala önemli bir ziyaretgâh olarak kabul edilmektedir.

Elvan Çelebi’nin devrinde epeyce tanınmış bir mutasavvıf olduğu, hakkında bilgi veren kaynakların ifadelerinden anlaşılmaktadır. XV. yüzyılın şairlerinden Hatiboğlu, 817(1414)’ de yazdığı Letâyifname adlı eserinde kendisine üstad kabul ettiği mutasavvıf ve şairler arasında Elvan Çelebi’yi de zikretmektedir. XV-XVI. yüzyılda yaşamış bir başka mutasavvıf şair olan Muhyi’d-Din Çelebi’nin  Hızırnâme diye de anılan divanında, Anadolu’nun kendi dönemine kadar yaşamış büyük evliyası arasında Elvan Çelebi’yi “Elhen Paşa” adıyla anmaktadır. Bu kayıtlara bakarak onun, vefatından iki yüzyıl sonra bile şöhretini sürdürdüğünü söylemek mümkündür. XV. yüzyılda Türklere esir düşen Macar Georg’un Latince eserinde Elvan Çelebi’yi  “Alwan Passa”  ifadesiyle  çok ünlü bir veli olarak tanıtılır. XVII. yüzyılda Türklere dair birkaç eser yazan Fransız Michel Baudier’nin  “Van Passa” olarak kaydettiği Elvan Çelebi’nin o devirde dahi büyük bir veli olarak saygıyla anıldığı, anlaşılmaktadır. Halkın inancına göre Elvan Çelebi kendisinden yardım isteyenlere, uzun boylu mütenasip endamlı bir delikanlı yahut nur yüzlü, saygıdeğer bir ihtiyar kılığında gelerek yardım etmektedir. Kaynakların bu ifadelerinden hareketle Elvan Çelebi’nin daha sağlığında veya büyük bir ihtimalle vefatından hemen sonra halk tarafından bir veli, mübarek bir zat olarak kabul edildiğini ve adı etrafında birtakım menkıbelerin teşekküle başladığını söylemek mümkündür.

Elvan Çelebi’nin mensup olduğu tarikat hakkında kaynaklarda herhangi bir kayda rastlanmadığı gibi kendisi de Menâkıbu’l-Kudsiyye’sinde bu konuda bir şey söylemez. Ancak onun Baba İlyas’ın torunu olduğu, Baba İlyas, Muhlis Paşa, Aşık Paşa sırasını takip ederek aynı aile içinde şeyhlik makamına geçtiği, Anadolu’da büyük dedesi Baba İlyas tarafından temsil edilen Vefâîlik tarikatına mensup bulunduğu tahmin edilebilir. Elvan Çelebi’nin zamanımıza kadar gelebilen yegâne eseri bir aile tarihi hatta bir aile müdafâanâmesi niteliğini taşıyan Menâkıbu’l-Kudsiyye’dir.

Menâkıbu’l-Kudsiyye 1957 yılında Necati Elgin tarafından tesadüfen bulunmuştur.  Eser XIII.-XVI. Yüzyıllarda Anadolu’da Türkmen zümrelerin Müslümanlık anlayışlarını ve bunda hâkim eski İslam öncesi inançların kalıntıları konusunda göz önüne serdiği tipik örneklerle de eşi az bulunan bir belge niteliğindedir. Bu suretle Elvan Çelebi’nin bu eseri Anadolu Türk heterodoksisinin ana kaynaklarından biri olduğunu söylenmektedir. Eser Mertol Tulum, İsmail E. Erünsal ve Ahmet Yaşar Ocak gibi önemli araştırmacılar kapsamlı çalışmalar yapmışlardır.

Elvan Çelebi’nin Zâviyesi, XIII. yüzyıl Anadolu’sunda olduğu kadar Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sırasında oynadığı rolle Türkiye din tarihinde de önemli bir yeri olan Vefâîlik tarikatının, Baba İlyas’ın Amasya’nın İlyas köyündeki Zaviyesinden sonraki en önemli merkezi olmuştur. Bu zaviyede yine Baba İlyas soyuna mensup olan ünlü tarihçi Aşıkpaşazade de yaşamış ve II. Murad ile Düzmece Mustafa arasındaki saltanat mücadelesinde II. Murad’a buradan destek sağlamıştır. Zaviye aynı zamanda işlek ticaret yollarından biri üzerinde bulunduğundan uzun zaman Avrupalı seyyahların da uğrak yerlerinden biri haline gelmiştir. XVI. yüzyıl ortalarında burada misafir kalan Alman seyyahları H. Dernschwam ve O. G. Busbecq zaviye hakkında bilgiler aktarmışlardır. Dernschwam, zaviyeye mensup dervişlerin civardaki kerpiç kulübelerde oturduklarını, halk tarafından çok sevilip saygı gördüklerini belirtmiştir.

Kâtib Çelebi Cihanümâsı’nda burası hakkında sadece “Çorum'dan bir merhale şarkta Şeyh Elvan Tekkesi vardır. Azim ziyafethânedir ve misafire riayet ederler.”  bilgisini vermektedir. Evliya Çelebi ise buraya tek cümle ile temas eder : “Bu Çorum kurbunda Şeyh Elvan Çelebi bin Aşık Paşa ziyaretgahı vardır, kendisi Orhan Gazi meşâyihindendir, birçok telifatı vardır.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

ERÜNSAL, İsmail E. - OCAK, Ahmet Yaşar; Menâkıbu’l-Kudsiyye  Fî Menâsıbi’l- Ünsiyye Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülalesinin Menkabevî Tarihi,  Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995.

EYİCE, Semavi, “Elvan Çelebi Zâviyesi”, TDV İslâm Ansiklopedisi,  ttps://islamansiklopedisi. org.tr/elvan-celebi-zâviyesi (02.08.2019).

EYİCE, Semavi; “Çorum’un Mecidözü’nde Âşık Paşaoğlu Elvan Çelebi Zâviyesi”, TM, XV (1968): 211-246.

OCAK, Ahmet Yaşar; “Elvan Çelebi” TDV İslâm Ansiklopedisi,  ttps://islamansiklopedisi. org.tr/elvan-celebi (02.08.2019).

Etkinlik Sponsorları

İLETİŞİM

Adres: Gazi Caddesi No : 99 Posta Kodu:19169 Çorum / TÜRKİYE

Telefon: 0 364 222 15 55

Eposta: elvancelebi2020@hitit.edu.tr / elvancelebi2020@gmail.com